.21 Aralık 2012 Cuma ␣ DÜNYA soL 9 Avrupalı barış aktivisti Türkiye’yi uyarıyor
Bir süre önce Beşar Esad’a linç tehdidi de içeren bir “açık mektup” yayımlayan Alman Kitapçılar Birliği Barış Ödülü sahibi yazarların çağrısına karşı çıkan Irene Eckert, Türkiye-Suriye ihtilafında saldırgan tarafın farklı yerde olduğunu savundu.
AOSMAN ÇUTSAY
vrupa barış hare- ketinde etkin ve “Atom Silahla- rından Arındırıl- mış Avrupa” adlı
bir kamu yararına kuruluşun da yönetim kurulu üyelerinden olan emekli eğitimci Eckert, gazetemi- zin Orhan Pamuk imzalı mektup ve sonuçlarıyla ilgili sorularını ya- nıtladı.
Orhan Pamuk, Martin Walser ve diğerleri gibi Alman Kitapçılar Birliği Barış Ödülü kazananla- rın Beşar Esad’ a yönelik “açık mektubu”nu neden sorunlu bu- luyorsunuz ?
Irene Eckert: Biliyorsunuz, o mek- tubu kaleme alanlara kamuoyunun önünde karşı çıktım, çünkü bir kere imzacılar ya çok kötü bilgi- lendirilmiş ve göstermelik insan hakları bahanesiyle yanlış yola yönlendirilmişlerdi ya da mektup taslağını sadakat ve inançla kutsa- mışlardı, yani sonuna kadar bile okumamışlardı. Öyle yapsalardı, hiç saklanmamış bir linç tehditine sözcü olmak gibi korkunç bir şey kesinlikle gözlerinden kaçmazdı.
Alman-Fransız yayıncı Alfred Grosser, sağ olsun, bunun bilin- cine varınca desteğini geri çekti. Bu nedenle kendisine teşekkür edilmesi gerekir. Ayrıca bana BM Antlaşması’nın lafzına ve ruhuna dikkat çekmek önemli geliyor. Bu antlaşmayı Suriye “ihtilafına” taraf olan tüm uluslar imzalamıştı. Böy- lece kendi kendilerini aralarındaki ihtilafları barışçı yoldan çözmekle yükümlü kılmışlar ve sırf şiddet kullanma tehditi için bile kendi- lerine engeller oluşturmuşlardır. Dgemen bir BM üyesi ülkenin içişlerine her müdahale uluslara-
rası hukuka aykırıdır. Uluslararası hukukun altını oyan, olağanüstü kuşkulu “R2P” formülasyonu, yani değiştiremez. Bu, sömürge siyaseti
kokuyor; aydın- lanmışinsan- ların, tarih bilgileri nedeniyle böyle bir siyasete
karşı di- renmesi, bence şart olurdu.
Patriot füzeleri- nin gönderilmesiy- le birlikte ortaya nasıl bir tablo çıkıyor sizce? Alaycı ve aşağılayıcı bir biçimde “Patriot” (Yurtsever) diye adlan- dırılan ve gönderilmesi Parlamen- tomuzda (Sol Parti hariç) büyük bir çoğunlukla onaylanan füzeler, soluk kesici ve olağanüstü tehlikeli olarak da adlandırılabilir. Burada sözde NATO yardımlaşma paktına atıfta bulunulmakta ve böylelikle Türkiye’nin de Suriye’den gelen bir tehditle karşı karşıya olduğu telkin edilmektedir. Eğer sözü ge- çen iki ülke arasında savaş tehdit- lerinden söz edilecekse, bu tam tersi bir yöndedir.
Bir rejim değişimi, yani yine Batı’da sevilmeyen bir hüküme- tin daha düşürülmesi söz konu- sudur. Türkiye ve Suriye, Arap dünyasında meşum dönüşümler ortaya çıkmadan, bilhassa da Libya’ya karşı savaştan önce, iyi komşuluk ilişkilerinin mutluluğu içindeydiler. Şimdi Türkiye şanta- ja boyun eğiyor ve Türk halkının iyi hiçbir şey beklemediği Batılı NATO stratejisine kafa sallıyor. Ama tam da şu sırada sözde çık- maması için çaba harcanan bir
savaş tehlikesi yaratılıyor. Rusya, yaha şimdiden bu duruma uygun silah sistemleri göndererek tepki verdi. Bu silahlanma sarmalı bizi nereye çıkaracak? Bu, sadece silah endüstrisine hizmet eder ve devlet kasalarını yağmalar.
Avrupa’da krize rağmen hâlâ ısrarla savunulan kemer sıkma
veya tasarruf politikaları mı içinde bulunduğumuz ortamın yaratıcısı?
Tasarruf politikalarının sonuç- larını soruyorsunuz. İyi de, eğer gerçekten tasarruf edilmek iste- niyor olsaydı, eğer samimi bir tasarruf konsepti konulabilmiş ve bu istenmiş olsaydı, o zaman işe önce mutlaka silahlanmadaki
kalemlerin üzerini kırmızı kalemle çizerek başlamak gerekirdi. Silah- lanma, tasarruf politikasının esaslı bir nedeni ve sonucudur.
Boş bütçe kasaları bu duruma silahlanma yönelimiyle geldi, bu yönelim Avrupa’ya Lizbon Anlaş- ması üzerinden zorla kabul ettiril- di. Ülke içine yönelik silahlanma ise her şeyden önce tasarruf ön-
lemlerine ve ortaya çıkan yığınsal sefalete karşı başkaldırıları bastır- mak için gerekli.
Gerçek bir bütçe ve iyileş- tirme siyaseti yatırımcı olmalı ve istihdam yaratmaya yardım dtmelidir, böylece devletin kasa- sına da tekrar para akabilir. As- lında, sivil altyapının onarılması ve geliştirilmesi, bankalara mali
yükümlülükler getirilmesi, silah ihracatının da artık durdurulma- sı gerekir. Sahra Wagenknecht ve Oskar Lafontaine gibi insanların söyledikleri incelenmelidir. Özetle, sadece sosyal güvenlik politikasına dönüş ve yeniden yöneliş, barışı teşvik eden bir siyaset olur. Bunun için tüm Avrupa ülkelerinde el ele vermemiz gerekir.